Kasım 15, 2012

gün bugündür..

KIZLARINDAN BABALARINA MEKTUP VAR!


Babalar ve kızları arasındaki o çok özel, kızların tüm yaşamlarındaki en önemli düğümlerden biri olan ilişkiyi, kızları babalarına mektup yazarak anlattılar.

Bir zamanlar babalarının küçük kızları olan üç kadın ‘Hadi’ dedi ve çeşitli yaşlardan, farklı kesimlerden, ayrı görüşlerden, içlerinde tanınmış isimlerin ya da tanınmış babaların kızlarının da olduğu yüzden fazla kadın kağıdı kalemi eline alıp yaşamlarındaki ilk erkeğe, babalarına yazdıkları bir sayfa mektupla onların kendileri için ne kadar önemli olduğunu tüm yalınlığıyla ortaya koydular. Kimi ‘babam keşke hayatta olsaydı,’ diye iç geçirirken kimi ‘zamanında keşke yan yana dururken daha fazla anlatıp birbirimizi dinleyebilseydik,’ diyordu.  Bu hayata hazırlanırken babası kimine güçlü bir dayanak olmuştu, kimisi içinse babası hatırlanması bile  sonsuz acılar veren, en ufak tereddüt duymaksızın küçük kızını terk edip gitmiş bir adamdı.

Bir bakıma hepsi için tek bir gerçek vardı: içlerindeki küçük kız çocuğu salıncakla gökyüzüne doğru yükselip saçları rüzgarla savrulurken arkasında durup onu sallayan adamın güçlü kollarının öne doğru her gidişte kendisini daha yükseğe çıkaracağından emin olmak, salıncaktan inerken bir yeri incinmesin diye elini tuttuğunda onun avucunun sıcaklığını hissetmek istiyorlardı.

Geliri 21.Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı (YEKÜV) kanalıyla, çocukların eğitimi için bağışlanacak olan bu kitap, belki de daha önce ortaya konmamış “nasıl bir kız babası" olunacağının bir kılavuzu niteliğinde.

Kadınlar yazdıkları mektuplarla kendi dünyalarından bir kapı açtılar. Size de bu kapının ardındakileri keşfetmek kalıyor…

Bir de bakmışsınız elinizde kağıt kalem, siz de mektup yazıyorsunuz ya da üzerinde “İmza: Kızın” yazan bir zarf ellerinizde duruyor… Kim bilir?
......................................................................................................................................................................

İçimde yıllardır sakladıklarımı bir solukta yazdım..

114 kadın, içlerinden geldiği gibi döktü duygularını..
Kalemler ağlamıştır diye düşünüyorum, şimdi sıra tüm okuyanlarda..
“İmza: Kızın”ı okurken burnunuzun direğinin sızlamasına, yüreğinizin cız etmesine, dalıp gitmeye ve çoğu zaman gözyaşlarınızın akmasına hazırlıklı olun…

İçimdeki ses buluştu babamla..

Bugün satışa çıkıyor kitabımız..
Kitabın yazarları; Esra Aylin Akalın, Selgin Biber, Banu Tozluyurt'a gönülden teşekkür ediyorum, emeğinize sağlık..

Sevgilerimle..

Ağustos 23, 2012

çatlak patlak..



Çok yakınımda yaşanan bir çatırdama bu..Sesi çok ta uzaklardan duyulacak kadar büyük, sebebi ceviz kabuğunu doldurmayacak kadar küçük..

Aslında uzun zamandır olan artçılar depremin göstergesiydi ama herkes gözünü kapatmayı tercih etti..

6 senelik kocaman bir evlilik, dünya güzeli 2 buçuk yaşında - gözlerinin içi neşeyle gülen, anne ve babaya aşık bir kız çocuğu..

Şu an küçük oluşundan ötürü konuşulanları, tartışmalarda kullanılan kelimeleri anlamasa da yakın zamanda aile içindeki huzursuzluklara tanık olacak.. Şu an oyunlarda anne ve babasını yanyana getirip kutu kutu pense oynarken elele tutuşturmaya çalışsa da ilerde nedenler niçinler içinde boğulacak, sorgulamalar başlayacak..

"paylaşılamayan nedir?" sorusuna verilemeyen cevaplar dolu benim içimde, elimden bir şey gelemiyor oluşu çok acı..

Günden güne eriyen bir anne, ve umuru bile olmayan bir erkek modeli var tam da karşımda..Evet şu an okurken "ne de yobazca, bu devirde kaldı mı böyle şeyler" diyenleriniz de vardır, ama ne yazık ki var..

Umutları sandığa kapatılmış kızlar, üniversitelerde okuyup, ailelerinin göz bebekleri olarak büyütülüp, sevdiğinden ayırmaya bile kıyılamayarak sevdiğiyle evlendiriliyorlar.. Sonra bir gece ne acı ki yüzü gözü mor bir şekilde anne kapısına gelebiliyorlar.. Ben yazarken; içimde acıyan yerleri bir bilseniz..O kızın acıyan yaralarına ne basmalı, ne iyi gelir yürek morluklarına?

Çocuğum için katlanıyorum sözüne inanmıyorum ben, insanlar; çocukları için huzur dilemeliler benim mantığımca, olan huzuru bozarak çocuk için güzel bir gelecek hazırlanamaz..

Kadının aklındaki tek soru işareti "acaba çocuğumu nasıl büyütürüm babasız, elalem ne der, nasıl bakarlar bize?" (evet ne acı; bu devirde üniversite mezunu, kocaman, kendi işinin sahibi olan bir bayanın gerçek düşünceleri bunlar)
Benden gelen cevapsa "babasız büyüyecek tek çocuk senin ki değil, babalık ve kocalık görevini yapmayan bir adamla geçecek kocaman bir ömürü ne o çocuk ne de sen hakediyosun.."

Annelik ne asil bir olgudur, ne büyük bir sorumluluktur.. Bu senaryonun tam 15 sene öncesindeki versiyonunu bizzat yaşayan bir kız çocuğu olarak anneliğe aşığım ben..

En acısı da kollardaki morluklara, yürekteki sızılara çare olamamak..elimden gelse de acısına çare olsam..

Karşıma alıp avazım çıktığı kadar bağırmak, en ağır sözleri söylemek hatta elimden gelse yerde yuvarlayarak dövmek isteyeceğim kadar sinirliyim o adama.. Gerçi şunu bil ki adam; sen ona bile değmezsin..

Nereden geldiğini, ne şartlarda o kadının ona destek olduğunu unutarak bunları yapıyor oluşu kelimelerin en ağırını haketmesine neden oluyor.. Bir de tabi, söz meclisten dışarı ama erkek annelerinin bencilliği, bir erkeğin annesi ve karısı arasındaki dengeyi kuramayışı var..

Ne acı ki, evladının mutluluğunu düşünen bir kız annesinin karşısında bencilce yalnızlığına ortak arayan bir erkek annesi var bu örnekte..

O güzel kadına ve o güzel kıza gözüm dolu dolu bakmaktan yoruldum..
Her akşam eve vardılar mı, nasıllar diye düşünmek akşamların en zor dakikaları..

Lütfen kararını ver kadın, ve lütfen kararını 35 yaşında olduğunu, hayatın henüz bitmediğini, anne olarak kızının sana ihtiyacı olduğunu, herkesin senin gülüşüne ihtiyacı olduğunu, gerçekten çok güzel günlere layık olduğunu, her şeye tek başına huzurla yetebileceğini ve bizim her zaman senin yanında olduğumuzu unutmadan ver..

Çabuk ol kadın, yüreğinde yara alacak yer kalmadığının ben bile farkındayım, lütfen çabuk ol..

Sevgilerimle,
Zeynep..

Ağustos 06, 2012

iyi ki doğmuşum...



Bugün benim doğum günüm..
Hayatımdaki tüm değerler için; eşim için, ailem için, arkadaşlarım, can dostlarım, blog dostluklarım ve sahip olduğum herşey için şükürler olsun..

Anneciğim, iyi ki doğurmuşsun beni..
İyi ki senin kızın olarak dünyaya gelmişim..

Bugün üflediğim her mumda; herkes için bol sağlık, mutluluk, huzur ve şans dileyeceğim..

Sevgiler,
Zeynep..


Temmuz 31, 2012

??



Twitter nedir? Ne yapılır, ne paylaşılır? Nasıl üye olunur? Facebook ile aynı mıdır?
Neymiş bu sosyal paylaşım ağları ya..Ne kadar da önemliymiş..
Herkesin bir facebook ve bir de twitter hesabı mı olması gerekir bu modern çağda !!!

Olmayanı kınıyor mu herkes?

İşyerinde az para ile mi çalıştırılıyorlar?
Mutlu bir hayatları olmayıp, gülümseme eksik mi oluyor yüzlerinden..
Huzurları mı kaçıyor olmayınca?

Biri bana anlatsın lütfen..
(lafımın hedefi belli, lütfen aktif şekilde facebook ve twitter kullananlar yanlış anlamasın..)

Sevgilerimle..

Temmuz 26, 2012

gelsin camlar...

O çok büyük özveriyle aldığım, kendime verdiğim sözü tutarak ay ay biriktirdiğim parayla her ay bir eksiğini tamamladığım o canım şalümomu ve cama dair herşeyi, yerim olmadığı için annemin evinde bırakarak geldim yeni evime..

Ama anladım ki yarım kalmışım..

Bu hafta sonu evin küçük odasında küçücük bir yer de olsa ayarlamaya çalışıp, ilk fırsatta yeni evime getirip, başına geçtiğimde her sıkıntıdan uzaklaşamayı deneyeceğim..

Bana iyi gelecek biliyorum..
 Bu hafta sonu, ütü-temizlik ve düzen beni bekliyor olacak :)

Herkese kocaman sevgilerimle,
Zeynep..